29 Eylül 2012 Cumartesi

Yves Rocher Purbleuet Hassas Göz Makyaj Temizleyicisi


Daha önce Yves Rocher'dan aldığım ürünlerden ne kadar memnun kaldığımı burada ve burada anlatmıştım.
Ürünlerinin kalitesine gerçekten güveniyorum.
Bu yüzden makyaj temizleyicisi bakınırken bunu alıverdim.
Lens kullandığım için ve gözlerim oldukça hassas olduğu için göz makyajımı temizlerken her ürünü kullanamıyorum.
Bu makyaj temizleyicisinin içerisinde peygamber çiçeği suyu bulunuyor.
Bu da göz çevresini rahatlatıp yatıştırmaya yarıyor.


Çok ağır makyaj yapmadığım için onu ne derece çıkarır bilmiyorum ama benim suya dayanıklı kalemimi, maskaramı rahatlıkla çıkarıyor.
Diğer yandan gözümü yakmaması müthiş.
Diadermine'ın aksine cildimde yağlandırma yapmaması da diğer bir artısı.

Yves Rocher'dan 19.90'a satın alabilirsiniz.

Edit:Ağır makyajları çok çok iyi çıkarıyor.

28 Eylül 2012 Cuma

Bir d&r Klasiği


Geçenlerde Sakarya'dayken çekmiştim bu fotografı.
d&r'de popüler kitapların cep boylarını yapıp 10 tl 'den satışa sunmuşlardı.
İçerik olarak bir farklılık yok.
Sadece normal kitap boyuyla cep kitap arası bir boyda.
Şirin görünüyorlar.
3 tane almıştım:
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir / Ahmet Ümit
Piraye / Canan Tan
Bab- ı Esrar / Ahmet Ümit

Keşke daha çok alsaymışım diyorum.
Ne olacak benim bu kitap açlığım bilmem:)

Bir iki tane daha Ahmet Ümit okumak istiyorum.
Belki takas yaparız isteyen birinle.



Yarim Haziran / Can Dündar


Düzenlemiş olduğum kitaplaşma etkinliğinde eşleştiğim Sandukam göndermişti bu kitabı bana.
Fırsat bulup ancak okuyabildim.
Can Dündar imzalı bu kitap şiir tadında denemelerden oluşuyor.
Oldukça kısa bir kitap.
Yalnız bir günde oturulup bitirmektense ara ara okumanın daha iyi olacağı kanaatindeyim.
Denemelerin tadı böyle daha iyi çıkıyor.


Arka kapak:

Katran karası bir geceyi Haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay… “Sana Samanyolu getirdim” dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur gülümsedi koltuğumun başucunda…
Ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet…
Sonra penceremi açıp onu içeri aldım.
Dolunay, Samanyolu’ndan ışıklarla eteklerinde; “Haydi” diyordu penceremin dibinde; “Haydi… ebedi baharın ülkesine…”
Lakin, dolunaya inat, öylesine bitkin ve naçar ki hayat, kopamadım akşam haberlerinden, dünyevi kederlerden… Açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, Cahit Külebi’den bir şiir fısıldayarak kulağına:
“Bir gün geleceğim / alıp şu başımı / bir gün geleceğim / belki de Haziran / bulacak naaşımı / belki de Haziran…”
Haziran, bir ozanın naaşını kaldırırken dolunay, Samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı. Bakakaldım peşinden…
Ne gözümü alabildim ne göze alabildim.

Kırık Kalpler  Diyarında adlı denemedn alıntı:
Ama yine de öldüremediler aşkı..Çünkü bir aşkı ancak bir başka aşk öldürebilir.

Kitabın benim için en can alıcı yeri şuydu:


Gerçekten de öyle değil mi?
Hep erteliyoruz hayatı..
Bir türlü tutup elinden birlikte yürüyemiyoruz hayatla..
Hep sonra..
Sonra..



27 Eylül 2012 Perşembe

8x4 Sprey Deodorant - Beauty


Geçenlerde Watsons'tan edindiğim Beauty deodorantımı kullanıyorum bugünlerde.
Bildiğiniz gibi 8x4 şubat ayında Rumeli Hisarı'nda oldukça görkemli bir lansmanla tanıtmıştı bu yeni seriyi.

Kokusu oldukça keskin ve feminen.
Vanilya ve orkidenin yoğun kokusunun arasından mango kokusu hissediliyor.
Değişik,hoş bir koku.
Deodorant ter kokusunu önlemede oldukça başarılı.
Hem parfüm hem deodorant olarak rahatlıkla kullanılabilir.
Kokuya duyarlı olanlara ise tavsiyem daha hafif, fresh bir koku almaları.
Bu biraz ağır gelebilir.



25 Eylül 2012 Salı

Kutu Kapladık Ki Biz:)


Ne zamandır aklımda olan kutu kaplama işini de gerçekleştirmiş bulunuyorum:)
Mutluyum:)
Migros'tan aldığım Hello Kitty'li şirin kaplık, ayakkabı kutusu ve aşkımın el becerisi bu kutuyu kaplamaya kafi geldi.


Takılarımı, tokalarımı derleyip topladım bu sayede.


Ben bu kutuyu çook sevdim:)


24 Eylül 2012 Pazartesi

Yine Mi Güzeliz?


Bu çoklu bileziğimi size göstermeyi unutmuşum.
Seviyorum bu bilezikleri.
Yapacak bir şey yok:)


Yalnız taktıkça kararıyorlar.
Daha önce başka bir yazımda bundan bahsetmiştim.
Çözüm olarak da parlatıcı oje sürmeye karar vermiştim ki denediğim de daha da kötü karardı:(
Başka bir çözümü olan var mı kızlar?


23 Eylül 2012 Pazar

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir / Ahmet Ümit


d&r'ye girdiğimde gözüme kestirdiğim bir kitap oldu kendisi.
İyi ki de öyle olmuş.
Bir solukta okudum.


Okuduğum ilk Ahmet Ümit kitabı olan 'Şeytan Ayrıntıda Gizlidir' Kanıt vari 18 adet sürükleyici polisiye öyküden oluşuyor.
Bir Kanıt fanatiği olarak benim ilgimi oldukça çekti.
Hatta okurken neden diziye aktarılmamış ki, öyküler sağlam derken öğrendim ki 2004 yılında zaten 13 bölümlük bir dizi çekilmiş ve baş rollerini Çetin Tekindor ve Nejat İşler paylaşmış.
Bu dizi Nejat İşler'e ödül bile kazandırmış.


Doğan Kitap ne demiş bakalım:



Şeytan Ayrıntıda Gizlidir

Kitap Hakkında:
"Şeytan Ayrıntıda Gizlidir", gündelik hayatın hemen her alanında olup biten, hayatın hızlı temposu içinde baktığımız halde görmediğimiz, yaşanan ve yaşanması muhtemel cinayetleri öyküleştiriyor. Usta edebiyatçı Vedat Günyol’un "Türkçe tutkunu, Türkçe vurgunu" olarak nitelediği Ahmet Ümit’in duru bir dil ve akıcı üslupla kaleme aldığı bu bir solukta okunan öykülerde Başkomiser Nevzat ve yardımcısı Ali, bir yandan görevlerini yerine getirip cinayetleri çözerken diğer yandan da yazarın hınzır emellerine alet oluyor (!).
"Şeytan Ayrıntıda Gizlidir"de, Türkiye’nin en ünlü türkücüsü cinayet suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor örneğin. Üstelik bu kez, adamlarından biri üstlenmiyor suçu; türkücü, yakayı ele verdiğinde, göğsünü gere gere itiraf ediyor. 1999 yılında on binlerce kişinin canından olduğu Marmara depremini "orgazmik bir heyecan"la karşılayan ünlü bir deprem profesörü, o dönemde bilimsel kimliğinin kaldırmayacağı kadar alaycı açıklamalarıyla pek çok kişide öfke uyandırmıştı. Ahmet Ümit, sessiz yığınlar adına yazarlığını konuşturup, sözü geçen bilim adamının kendini beğenmiş, elitist tutumundan da intikam alıyor. Kanal kanal gezip "dalgasını geçen" profesör, bir TV programı sırasında "haz"dan ölüyor.
Ahmet Ümit, kendi iktidarını kullanıp herkesle alay edercesine yaşayan, okurun kolayca teşhis edebileceği medyatik tipleri eleştiri süzgecinden geçirirken, bir başka noktada daha cesaret çizgisini aşıyor. Türkiye’nin tabularından biri olduğu için sinema, tiyatro vb. sanat dallarında olumsuz örneğini göremediğimiz meslek dallarından suçlular da öykü kahramanı olarak boy gösteriyor "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir"deki öykülerde: uyuşturucu işine bulaşmış bir polis, bir jinekolog, albay eşini aldatan öğretmen, arazi mafyasının orman yakmasına öfke duyan avcılar vb.
Tabu olması bir yana, toplum içinde saygınlığı tartışmasız meslek dallarına mensup suçlu kahramanlarına karşı acımasız davranmıyor Ahmet Ümit. Yazarın romanlarından alışık olduğumuz, suç kadar suçluyu, onu eyleme iten nedenleri anlamaya ve okurla paylaşmaya dönük tutumu, "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir"deki öykülerinde de sürüyor. Örneğin, suçlu jinekoloğun işlediği cinayette, işine yabancılaşmanın nasıl bir rol oynayabileceğini bir çırpıda hatırlatıveriyor.
Fethi Naci’nin deyişiyle "Ahmet Ümit’in sürükleyici bir anlatımı var" ve "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir"deki kısa öyküler, hiç de bu akıcılığa kurban gitmiyor. Her biri ayrı bir lezzet taşıyan öyküler sona erdiğinde okur yüzünde beliren tebessüm de bunun en güzel kanıtı.

21 Eylül 2012 Cuma

Firmin / Sam Savage


Bu kitabı bir solukta okuyuverdim.
Okuduğum en ilginç kitaplardan biri diyebilirim.
Her şey Firmin'in bir kütüphanede 13. yavru olarak doğması ve 12 memesi olan annesini ememesi sonucu başlar. Kendi başının çaresine bakmak durumunda kalan Firmin bilin bakalım napmaya başlıyor?
Kütüphanedeki kitapları yemeye başlıyor.
Kitapları yerken ne hikmetse okumayı söküyor ve tam bir kitap kurduna dönüşüyor.


Kitabı okurken gerçekten empati kurabiliyorsunuz.
Ya onun yerine ben olsaydım diye..
Çenesiz, çirkin bir hayvan ama O kendini insan gibi hissediyor.
Hümanist..
İnsanlarla iletişim kurmaya çalışıyor.
Ancak ne konuşabiliyor ne de yazabiliyor.
Firmin'in kendi ağzından okuduğumuz bu kitap esprili anlatımıyla güldürüyor.
Yer yer kendinle dalga geçiyor.
Güldürürken de düşündürüyor.


Arka Kapak

Batı edebiyatında son yirmi beş yılda yazılan en şaşırtıcı roman.

O farelerin en kültürlüsü ve duyguları en gelişmiş olanıydı. Başka bir deyişle "entel ama yalnız"dı… 

60'lı yıllarda Boston'daki bir kitapçının bodrumunda doğmuştu. Alkolik bir anne ve anlayışsız kardeşleri yüzünden herkesten daha hassastı. Edebiyatı sevmeye en doğal şekilde başladı: onu yiyerek. Kitapları yedikçe okumayı söken Firmin zamanla kitapçıdaki tüm kitapları adeta yuttu. Sonrasında da insanlarla iletişime geçmeye, yaşadığı yalnızlığı sonlandırmaya çalıştı. Gün geldi bir şehir serserisi, gün geldi burjuva özentili biri oldu ama aslında o her zaman bir hümanist, değirmenleri bile olmayan bir Don Kişot'tu…ve gerçek bir âşıktı.

Bu kitapta Firmin'in yaşadığı yabancılaşmayı, yalnızlığı, hayallerini ve hayal kırıklıklarını kimi zaman gülerek kimi zaman hüzünlenerek okuyacaksınız.

Sam Savage'in bu romanı tek başına bir okuma kampanyası olacak niteliktedir.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Avon Christian Lacroix Nuit Edp


Havalar yavaş yavaş soğumaya başladığına göre artık Avon Christian Lacroix Noir parfümümü kullanmaya başlayabilirim.
Bildiğiniz gibi Avon son yıllarda oldukça başarılı tasarımcılarla çalışıyor.
Onlardan ilham alarak ürünlerine yön veriyor.
Christian Lacroix Nuit edp de bunlardan biri.
Parfüm geçen yıl piyasaya ilk sürüldüğünde almıştım.
Görseldeki 2.şişem.

Şişesini ilk gördüğünüzde çok baskın, ağır bir parfüm olmalı hissine kapılıyorsunuz ama kullandığınızda alt notalarındaki miskin de etkisiyle koku yumuşamaya başlıyor.
İçerisindeki sümbül ve misk oranları o kadar iyi ayarlanmış ki ne bir eksik ne de bir fazla..
Tam kararında.
Kalıcılığı da iyi.

21 Eylülde başlayacak olan Kampanya 11'de %40 indirimle 44.40TL'den satışa sunulmuş.
Hem oryantel hem çiçeksi farklı bir koku denemek istiyorsanız güzel bir seçenek..



Mim:)

Defnecim beni mimlemiiiiş.
Beni unutmayıp hatırladığın için teş.ederim arkadaşım. Nete ancak kavuştum. Şimdi cevaplayabiliyorum.Başlayalım:)

Günün nasıl geçti?

Okulda oldukça yorucu geçti. Öğretmeniz, azcık topuklu giyelim diyoruz yok. Canımı alıyor sanki ayakkabılar. Şiştiler ve ağrıdılar ayakcıklarım:(
Yorgun ama verimli bir gün oldu.

İsim vermeden bahset;

Kimden? :) 
Müthiş biri..Gerçek bir dost, en güvendiğim insan, seviyorum onu:)

Neden hep cam kenarı;

Ah ah uzun yolda koridor tarafında oturulur mu kuzum:)

Bugun kendin için ne yaptım;

Kahve:) Beni mutlu eden şeylerden biri..
Şaka bir yana kendim için pek bir şey yapamadım. Öğrenciler için yapmış olabilirim.

Twitter ana sayfanı aç ilk gözüne takılan;

En iyi stres atma yöntemi bakım :)

Düşün ki o bunu okuyacak;

Kim? Aşkım mı?
Evet, okuyor zaten:)

Kahkaha atmana sebep olan karikatürler;









Ben kimleri mimleyiiim? Kabul ederlerse:
Nur Böjük,
Öylesine Biri,
Asabi Bakire,
Okuyan
Seyyah Gül

Superdrug Vücut spreyi - Lusty 75 ml


Watsons'ın ithal ettiği markalardan biri Superdrug.
Uygun fiyatlarıyla Watsons'ta dikkat çekiyor.
Denemekten zarar gelmez deyip aldık bu spreyi.
Açıkçası bu kadar güzel ve baskın olacağını düşünmemiştim.
Alt tarafı 3 tl olan bu sprey tam sevdiğim gibi misk ve pudra kokuyor.
Öyle bayan cinsten de değil.
Kararında.
Parfüm niyetine rahatlıkla kullanılabilir.
Yoğun kokusu hemen uçup gitmiyor.
Bir dahaki gidişimde farklı bir rengini de almayı planlıyorum.



18 Eylül 2012 Salı

Kadından Kentler / Murathan Mungan


Kadından Kentler  15 ayrı kentte yaşayan 15 farklı kadının hikayesini anlatıyor.
Kadınların kimisi doktor, kimisi öğretmen..
İzmir, Adana, Trabzon, Bursa, Kırşehir, Kayseri...
Şehirler de farklı. 
Kadınların hepsi hüzünlü ve mutsuz.
Ortak noktaları bu.

« Sessiz bırakılma yerlerinizle karşı tarafı konuşarak boğmaya yönlendiren sistem aynı sistem. Sussanız da, konuşsanız da aynı kapıya çıkıyor. Ben daha derin bir yerden eko vermeye çalışıyorum. Kadından Kentler de bu anlamda olmak üzerine bir kitap aslında.[1] »

Kitaptaki öyküler yukarıdaki gibi sıralanmış.
Bunların içinde beni en çok etkileyenler 'Yakası Beyaz Kürklü Taba Rengi Kaban', 'Burası Ankara İl Radyosu, Şimdi..' ve 'Trabzon Burması' oldu.

Siz hangisini sevdiniz?

Kitap 15 farklı kadından bahsediyor.Bir öyküyü bitirip diğerine geçtiğimde tam sindiremediğimi hissettim, yenisine başlamasam da diğerinin üstüne düşünsem dedim. Yok, tam oturmuyor hikayeler. Sanki eksik kalıyor bir şeyler. Belki mutlu son okumak istiyorum. Bilmiyorum..
Böyle düşünürken 16.öyküde Esenler otogarında buluyorsunuz kendinizi.
Az önceki hüzünlü kadınlarla karşılaşıyorsunuz burada.
Kimisi otogara yeni iniyor, kimisinin acelesi var..
Kesinlikle otogara gittiğinizde aklınıza gelebilecek bir kitap..
Bu kadınlar nereye gidiyor?
Dertleri, sıkıntıları ne ki? demekten alıkoyamayacaksınız.


Kitabın arka kapağı da oldukça ilginç..
Kısaca anlatmak, özetlemektense öykülerde geçen anahtar kelimeleri vermiş arka kapakta yazar.
Bu da değişik bir güzellik katmış kitaba.


Seminer Döneminde Neler Okudum?


Seminer dönemi nihayet sona erdi.
Arabada, ders aralarında üç kitap bitirmişim on beş gün içinde.
Yoğunluğuma bakarsanız fena değil.


En kısa zamanda yorumlayacağım kitapları.
Artık net de bağlattığıma göre uzun aralar vermeyeceğim inş.:)



17 Eylül 2012 Pazartesi

Essence Longlasting Eye Pencil - I Have a Green


Essence'in Gratis'e geldiğinde almıştım bu kalemi bir kaç ay önce.


Asansörlü olunca e fiyatı da uygun olunca almadan edemedim.
İyi ki de almışım.
Kalem müthiş.
Bir kere asansörlü olması en büyük avantajı.
Kalıcı, pigmenti gayet yoğun, akmıyor, bulaşmıyor.


Fiyatı da uygun.Şaka gibi : 5 tl..:)


 Rimmel Emerald Sparkle'a oldukça benzettim.Dikkatli bakınca Essence'in daha kolay sürülebilir yapıda olduğunu fark ettim.


Bu da swatch'u. 
Kısacası beğenip memnun kaldığım bir ürün oldu.



14 Eylül 2012 Cuma

Yine Ciciler Aldık ki Biz:)


Çok yorucu bir seminer döneminin ardından fırsat bulup merhaba demek istedim.
Geçen hafta aşkım yanımdaydı. Birlikte Sankopark'a gittik ve bana bu cicileri aldı:)
8x4 sprey deo ve roll-on
Superdrug sprey deo 
vee tatlı mı tatlı cüzdan şeklinde bir ayna:)
Şirine'mizi de unutmayalım:) 

Yazılarını kullandıkça yazarım.
Bi şi sorcam sizinkiler de Watsons'a girince oflayıp ufluyor mu? :)

Bu arada yeni gelen izleyicilerime de hoşgeldiniz diyorum.

9 Eylül 2012 Pazar

Limon Ağacı / Sandy Tolan


Baba ve Piç ile eş zamanlı okuduğum için oldukça sıkıldığım bir kitap oldu Limon Ağacı.
Sandy Tolan gerçek tarihten yola çıkarak kaleme almış bu romanı.
Tarihler ve olaylar belgelerle doğrulanıyor romanda.
İsrail - Filistin arasındaki gerginlikler tüm çıplaklığıyla anlatılmış.
Paylaşılamayan Orta Doğu,Nazilerin katliamından kaçıp Filistinlileri topraklarından sürgün eden İsrailliler,
yersiz yurtsuz kalan, haklarını tekrar geriye almaya çalışınca terorist damgası yiyen Filistinliler.


Alıntılar da aradaki anlaşmazlığı gözler önüne sermeye yardımcı oluyor.


Limon Ağacı her iki kültürü de birbirine bağlıyor.
Beşir ve Dalia'nın hikayelerini birbirine bağlıyor.

Kitabın 200lü sayfalarına gelene kadar o kadar sıkıldım ki..
Kitap yer yer yazım hatalarıyla dolu ve çeviri kokuyor.
Cümleler bazen hiç bir şey ifade etmiyor.
Yine de okunası kılan bir şey varsa Beşir ve Dalia'nın dostluğu.
Tarih okuyayım, İsrailin pisliklerini göreyim diyorsanız okuyun derim.
Tarih ve genel kültür açısından faydalı olacağından şüpheniz olmasın.
Yalnız sıkıcı bir anlatımı olduğunu da unutmayın.

Arka kapak:



1 Eylül 2012 Cumartesi

Baba ve Piç / Elif Şafak

Kitabı bitirdim. Hemen yorumlayım dedim.
Elif Şafak'ın 2006 yılında büyük yankı uyandırmış bu kitabının genel konusu Ermeni soy kırım iddiası.
Ermeni Çakmakçıyan ve Türk Kazancı ailelerinin tesadüfi( ! ) karşılaşmalarıyla konu dallanıp budaklandırılıyor.Tesadüfi ( ! ) diyorum çünkü Elif Şafak bazen inanılması güç tesadüflerden bahsediyor.Hadi canım diyorsunuz.
Mesela Asya'nın dedesi Armanuş'un büyük dayısının çırağıymış.Bunun gibi tuhaf bağlantılar görülüyor Şafak kitaplarında. Sanki Türk sineması izliyor gibi oluyorsunuz.
Bu kitapta Şafak'a katıldığım nokta şu ki evet Türkler sürekliliği kabul etmiyor. 
Osmanlı'nın ve daha önceki Türk devletlerinin devamı değilmişiz de gökten zembille 1923'te düşmüşüz gibi..
Biz Osmanlının devamıyız.Rejim farklı olabilir, şartlar da farklı olabilir ama en azından onların torunu olduğumuzu kabul etmeliyiz.

Şafak 2006 yılında bu kitabıyla Türkleri aşağılamak suçundan yargılanmış ve beraat almış.
Evet Anuş ağacındaki Ermeniler'in bu iddiayı kabul ettirme istemelerini ve saldırgan tutumlarını okuyan biri diyebilir ki 'A bu yazar demek ki böyle düşünüyor.'
Ama diğer yandan Asya'nın ve özellikle Aram'ın konuşmalarını da okuyunca karşı teze de hak veriyorsunuz.
Aslında Ermenilerin kendi diyasporalarında , geçmişlerinde takılıp kalmış ve hala  büyüklerinin etkisinde olduklarını görüyorsunuz.

Kafe kunderadaki anti mlliyetçi senarist:
'Ben bu konu üzerinde titiz araştırma yürütmüş biri olarak konuşuyorum. Öyle bir şey olmadı. Hiç öyle bir şey olmadı. Ailen için üzüldüm ama o zamanlar savaş zamanıydı, iki taraftan da insanlar öldü. Ermeni isyancıların ne kadar Türk öldürdüğünü biliyor musun? Hikâyenin öbür tarafını düşündün mü hiç? Acı çeken Türk aileleri için ne diyeceksin? Olanlar çok trajik ama ben tarihi gerçekleri her türlü safsatanın üstünde görürüm. Ermeni gençlerinin beyninin yıkandığını görüyorum. Ermeni iddiaları abartı ve çarpıtma üzerine kurulu. Yapmayın, bazıları iki milyon Ermeni öldürdüğümüzü bile söylüyorlar. Aklı başında hiçbir insan bunu ciddiye alamaz'

Ermei olan ve İstanbul'da mutlu bir şekilde hayatını devam ettiren Aram:
'Siz diyasporadaki Ermenilerin hiç Türk arkadaşınız yok. Yegâne aşina olduğunuz şey ninelerinizden, dedelerinizden ya da birbirinizden duyduğunuz hikâyeler. O hikâyeler de son derece üzücü. Ama inan bana her ülke gibi Türkiye'de de iyi insanlar ve kötü insanlar var. Bana kendi öz kardeşimden daha yakın Türk arkadaşlarım var burada'

Tavırlarıyla, düşünceleriyle Suç ve Ceza'nın Raskalnikov'unu andıran Asya:

Arka kapak:

Sonuç olarak bu kitaptan Şafak'ın diğer kitapları kadar etkilenmedim ve bu kitabı çok sevemedim.
Senaryosu, kurgusu çok zayıf geldi.
Diğer kitaplarından aldığım tadı bundan alamadım.

Not:Asya'nın babasının kim olduğunu okuduğumda ise miğdem bulandı.